26 Haziran 2011 Pazar

12 HAZİRAN 2011'İN ARDINDAN

12 HAZİRAN 2011'İN ARDINDAN

Artık herkesin bildiği gibi XXIV. dönem milletvekilleri seçimi sonuçlandı.(fiili olarak YSK hala atama yapsa da!). Sonuçları hatırlatmakta fayda var: AKP %49.83, CHP %25.98, MHP %13.01 ve çoğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun destekledikleri olmak üzere bağımsızlar ise %6.57. ( Ayrıntılı sonuçlar için: XXIV. Dönem Seçim Sonuçları )

Milletvekilliği dağılımı ise şöyle oldu (sanmıştık):
-Adalet ve Kalkınma Partisi 325
-Cumhuriyet Halk Partisi 135
-Milliyetçi Hareket Partisi 54
-Bağımsızlar 36

Seçimden sonra her parti bir "kazanç payesi" açıkladı kamuoyuna. Bunu hepimiz biliyoruz. Buna karşılık bağımsızlar haricindeki üç partinin de kaybettikleri var. Örneğin AKP, anayasayı değiştirecek 330 ve 367 rakamlarına ulaşamadı. Yani tek başına anayasayı değiştiremiyor.  CHP ise beklediği atılım olan %30 bandına yerleşemedi ama yine Baykal döneminde rüyasında göremeyeceği bir orana ulaştı. Mhp ise barajı geçerek rahat bir nefes alsa da kronik bir 3. parti olarak çeperini yırtamadı. BDP için oy oranını arttıramadığı yönünde eleştiriler olsa da sadece 30 ilde seçime girdiği düşünülürse bu tenkit biraz geçersiz kalıyor.

Kesin sonuçlar açıklanmadan ise süpriz ve şaşırtıcı gelişmeler yaşandı. Önce Hatip Dicle'nin vekilliği düşürüldü ve yerine AKP'nin 6. sıra adayı Oya Eronat milletvekili oldu. YSK kendini halkın yerine koyarak yasama organının bir üyesini belirledi ve skandal bir karara imza attı. (Gerekçeli karar için tıklayın. ) Bağımsız milletvekili sayısı 1 düştü ve AKP'nin vekil sayısı da 326ya yükseldi. Daha sonra MHP ile AKP arasındaki tartışmalı milletvekilliği de AKPnin lehine sonuçlandı. Yani Akp'nin milletvekili sayısı 327 oldu. Ergenekon sanıkları Prof.Dr. Mehmet Haberal, Mustafa Balbay ve Engin Alan, KCK tutuklusu 5 vekil ise yetkili mahkemece tahliye edilmedi. Akıbetlerinin ne olacağı belirsiz. Bunların yerine kendi partilerinden bir sonraki adayın meclise girmesi gerektiği hakim görüş. Kararlara yasal kılıflar uydurulsa da, mahkemenin takdir yetkisini hukuktan yana kullanmadığı da açıktır. Bizim Anayasa ve yasalarımızda her yöne çekilebilen, oldukça karmaşık ve geniş yorum imkanı tanıyan birçok madde var. Bunları hakimin çağdaş hukuk normlarına göre yorulmasında ise toplumsal ve hukuki zemin oluşmuş durumdaydı. Bu fırsat kullanılmadı, toplum kaosa sürüklendi.

BDP (ve diğer bağımsızlar), Hatip Dicle vetosuna karşılık Meclisi boykot etme kararı aldı. Buna karşılık ise, cumhurbaşkanı ve iktidar mensupları çözüm için meclisi işaret etti. kişi giremediği bir mecliste nasıl sorun çözer orası da düşündürücü olan tarafı. Mhp her zamanki devletin eteğinin altına girmiş tavrını sürdürdü ve bir-iki cılız açıklama dışında  sert bir tepki koyduğu söylenemez. Chpnin ne tepki vereceği ise hala soru işareti.

Kaçan trenin ardından ise yapılması gereken, Akpnin anayasayı değiştirmek için minimum kabul oyu sayısı olan "330u bulma ısrarı ve ayak oyunundan" vaz geçmesidir. Her ne kadar mahkemeler ve YSK bağımsız kuruluşlar olsa da bunların her zaman iktidar güdümünde olduğunu biliyoruz. Sorumlu AKP değildir tarzı bir bakış açısı gerçeği yansıtmamaktadır. Sorumlu Akpdir ve bundan sonra çözüm bulması gereken kurum da ta kendisidir. Eğer gerçekten AKP "ileri demokrasi" konusunda şaka yapmıyorsa -ki Hopa'da çok kötü bir demokrasi deneyimi yaşadık- demokrasiyi biraz ilerletmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder