Türkiye Cumhuriyeti son başbakanı R.T.Erdoğan, Kürt sorunu ile ilgili değişik, tutarsız mesajlar veriyor. İlk önceleri Kürt sorunu ben çözeceğim diye başbakan, daha sonra "Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşlarımın sorunu vardır"a, en son olarak da "Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır" deyiverdi. Kürt sorunu konusunda başlanılan yere tekrar dönüldü. Mevcut sistem partilerinin bu sorunu sadece "oy toplama" olarak kullandığı çok net bir şekilde bir kez daha ortaya çıktı.
Peki, Kürt sorunu diye bir şey var mı gerçekten? Bunu ayrı ayrı alanlarda incelemek gerekir: Ekonomik ve siyasal yönden.
EKONOMİK YÖNDEN
Doğu bölgesinin ekonomik yönden geri kaldığını anlamak için geçmişin kayıtlarına bakmaya gerek yok. Zira geri kalmışlık halen daha sürmektedir. Geri kalmışlığın göstergesi olan işşizlik oranı, kişi başı düşen milli gelir vb. rakamları inceleyelim.
Örneğin 2010 yılı baz alınarak, tahmini iller bazından kişi başı düşen gelir 2011 yılında bize doğu illeri hakkında bazı fikirler veriyor. Tabloya bakalım.
Son 20 ilin 15i doğu illeri. Tabloda açıkça görüldüğü üzere KBDGde doğu illeri yerlerde sürünmektedir. Bütün doğu illeri Türkiye ortalamasının altındadır.
İstihdam oranına bakacak olursak yine farklı bir tablo çıkmıyor karşımıza. En düşük iller sırasıyla Diyarbakır (yüzde 27,5), Siirt (yüzde 29,1) ve Şanlıurfa (yüzde 31,1) olarak tahmin edildi. İşgücüne katılım oranında yine iller değişmiyor: Diyarbakır (yüzde 31,8), Siirt (yüzde 33,3) ve Şanlıurfa (yüzde 35,5) oldu. İşsizlik oranının en yüksek olduğu il yüzde 19,1 ile Adana olarak tahmin edildi. Bunu, yüzde 17,4 ile Hakkari, yüzde 17,2 ile Van izledi.
Örnekleri çoğaltmak mümkün fakat göstergelerde bir değişme olmayacaktır. Çıkacak sonuç çok net: doğu bölgeleri ekonomik yönden Türkiye ortalamasının çok altında.
SİYASAL YÖNDEN
Bilindiği gibi özgürlükçü Kürt halkının TBMM'de temsiliyeti çok düşük. Sadece üç dönem meclise girebildiler. İlkinde seçime SHP bünyesinde giren, Leyla Zana ve Hatip Dicle gibi vekillerin meclisten kovuşturmasıyla sona erdi. Son ikisi de 2007 ve 2011 seçimleri ile meclise giren bağımsız vekiller. 2007-2011 dönemi yine soruşturma ve kovuşturmalar ile geçti ve seçimlere kısa bir süre kala 19 vekile indiler.(+Ufuk Uras) Grup kurmaları engellenmeye çalışıldı ve Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk'un vekillilikleri düşürüldü. 2011 seçimleri le meclise giren 36 bağımsız vekil ise çeşitli yollardan baskı altında. Önce Hatip Dicle'nin vekilliği düşürüldü.(Bu da yetmedi yerine AKPli vekil atandı!)
Açıkça görüldüğü üzere Kürt siyaseti büyük bir baskı altında. Bu sadece yakın tarihimize yansıyan olaylar.
Günümüzdeki adıyla BDP, en ufak bir terör olayında hemen çapraz ateşe tutuluyor. Sanki böyle yaparak bir şeyleri çözmek mümkünmüş gibi. Bilinçsiz Türk vatandaşı azdıkça, terör azıyor, terör azdıkça bilinçsiz Türk vatandaşı azıyor. Böylece olay Türk-Kürt çatışmasına dönüyor. Sokaklarda Kürt avı başlıyor, Kürt sanatçılar Kürtçe şarkı söylüyor diye taşa tutuluyor. Bunu söyleyenler de PKK yanlısı yaftası yiyor.
Bu yazıda anayasal ayrımcılıktan bahsetmeyeceğim. Zira yazı çok uzuyor. Onu başka bir yazının konusu yaparız, hem de yeni anayasa tartışmalarını da irdelemiş oluruz. Gelelim sonuç bölümüne:
SONUÇ
Ekonomik yönden;
- Bölgesel dengesizliğin oluşturduğu ekonomik yıkımı bizzat devlet, özel sektöre bırakmadan halletmeli.
- Artık modası geçmiş teşvik, indirim gibi liberal yöntemleri bir kenara bırakarak devletin bizzat bölgeye gitmesi ve işsizlik sorunu halletmeli.
-Bölgenin yarı-feodal yapısı kırılmalı. Ağalık-kölelik düzenine son verilmeli. Bunun için toprak reformu şart.
-Kadınların iş hayatına sokulması, ekonomik özgürlüklerinin sağlanması.
Siyasal yönden;
-Kürt halkının, ne savunurlarsa savunsun TBMM'de temsiliyeti sağlanmalı.
-Kürt siyaseti önündeki toplumsal, siyasal baskılar kaldırılmalı.
-Kürt siyasetçilerinin önündeki yasaklar kaldırılmalı.